2024'ün Son Perdesi
- Pelin Alpaslan
- 24 Ara 2024
- 3 dakikada okunur

Oturup Yıldızlardan Bakalım Dünyadaki Resmimize
Bir yılı daha geride bırakırken, iz bırakan tecrübeleri anımsamak için duraksadığım günlere geldik yine 😊 Biraz önce 2025 ajandamda yeni bir sayfa açtım ve öncelikle kalan işleri sadeleştirerek yeni yılın ilk planlarına merhaba dedim.
Ajanda demişken, teknoloji hayatımıza ne kadar girmiş olursa olsun, bir kalem ve kağıdın yerini hiçbir şey tutamaz! Çalışırken yazı yazmayı hep sevdim. Defterlerim, renkli kalemlerim, cıvıl cıvıl etiketlerim, türlü çeşit her yerden çıkan not kağıtlarım 😊 sanki her biri bana "Haydi, biraz hayal et!" diye fısıldıyor.
Yazmak, Sezen’in şarkısında söylediği gibi “oturup yıldızlardan bakabilmemi sağlıyor dünyadaki küçük resmime”.
2024 ajandamı da rafa kaldırmadan geriye dönüp baktığımda gördüğüm ilk şey, her şeyin o kadar da mükemmel olmadığıydı😊
Fırsat yakalamışken planlara ne kadar sadık kalabildiğimi, beklenmedik ne gibi durumlar olduğunu, benim nasıl aksiyon aldığımı ve yolculuğumda nelere tanık olduğumu hatırlamak için bir kez daha göz gezdirdim. Ne kadar klasik değil mi? 😊 Ama işte bunu yapmak, bana mükemmeliyetin illüzyon olduğunu hatırlatıyor.
Genel olarak çok şeyin üstesinden geldiğim, çok öğrenip çok eğlendiğim bir yıl oldu. Ama bazı yarım kalan kitaplarım, not alıp izleyemediğim filmler, görmek isteyip gidemediğim yerler de oldu. Dedim o kadar çok şey yapmam da gerekmiyor belki… 🤭
Hiç tanımadığım birilerine yardım etme fırsatı buldum mesela, ama bu sene de yardım istemenin beni zayıf biri yapacağı inancından bir türlü özgürleşemedim yine… Umuyorum bir gün! 🙈
Sonra bazen tüm gündemim alt-üst oldu, bazen de beklediğimden çok daha fazlası oldu! Hatta bazı fırsatları kaçırdığım oldu ama bazı fırsatlar da başka bir yerden daha güzel şekilde önüme çıktı, öyle ki bir hafta boyunca “bunu hiç beklemiyordum!” deyip dans ettiğim oldu 🤩
Haliyle ilerleyemediğimi düşündüğüm anlar da oldu. Gerçekten ilerlemenin bazen “hiçbir şeyin kontrolümüzde olmadığını kabullenmek”le başladığını keşfettiğim anlar da… Ajandama not aldığım bir sözü hemen buraya da iliştiriyorum:
“Birinin küstahlığından tiksindiğinde, hemen şunu sor kendine: Dünyada utanmazların bulunmaması mümkün müdür? Değildir. Öyleyse mümkün olmayanı isteme. Bu tür insanların dünyada bulunmasının kaçınılmaz olduğunu anımsadığında onlara daha kolay katlanırsın. Öyleyse başına gelecek kötülüğün ve zararın yeri zihnindir.”
Marcus Aurelius
Yıl boyunca tanıştığım yeni insanlar, edindiğim yeni deneyimler, kendimi zorladığım sınırlar… Her biri bir parça daha ben olmamı sağladı… Hadi itiraf edeyim, daha önce bilmediğim bir alanda burnumu sokmamın heyecanı sardı bir de bu yıl beni 😊
Tango! Yaz gelince, biraz daha hafif keyifler ve farklı maceralar peşinden koşma hevesimle bir noktada park etmiş olsam da bir gün, o ışıltılı adımlara geri döneceğim günü iple çekiyorum… 💃
Şarap! Acemilikle dolu, ama her anı başka keşifler sunan yeni bir merak. Her yudumda bir anlamda hayatın başka bir yönünü tatmak gibi; hem bazen tutkulu, bazen aceleci, ama her zaman yeni bir şeyler öğreten… 🍷
İstanbul! Ah bu şehir her zaman canlı, özgür, derin... Ama bu yıl, İstanbul’u bir başka gözle gördüm. Her köşe başı, boğaza uzanan her sokağı başka bir hikaye anlatıyor gibi. Hatta aynı sokağı bile her gittiğimde farklı bir hikaye 😊 Bu şehirde zaman herkese başka akıyor. Ben o hengamenin içinde benim için akan zamanın yavaşladığını nasıl deneyimliyorum hala çözemedim 😅
Kendimizi tanımak, hayallerimize doğru ilerlemek, yaşamdan tat almak için bir yolculuğa çıkmak çok önemli. Büyüme “konfor alanından çıkarak” oluyor. Evet, o meşhur konfor alanı! Biliyorum, bazen orada oturmak çok daha rahat. Kilit nokta kendini geliştirmek adına, kendini daha fazla zorlamak. Zira konfor alanı fiziksel bir alan değil.
“Cevher baskı altında mücevhere dönüşüyor” metaforu da işte tam bunu söylüyor. O baskı bizi olduğumuz yerden başka yere götürüyor. Hayat, hepimizin sınırlarını zorladığı bir yer. Ve bu sınırlar, bizi tanımadığımız yönlerimizle tanıştırıyor.
Vincent van Gogh’un "Yıldızlı Gece" tablosunu hepimiz biliriz.
Van Gogh, kısa ömrü boyunca psikolojik baskı ve zorluklarla mücadele etmiş, ancak bu zorluklar ona dünyanın en ilham verici eserlerinden birini yaratma fırsatı sunmuştu.
1889 yılında Saint-Rémy-de-Provence'taki bir akıl hastanesinde tamamladığı bu tablo,
insan ruhunun karanlıktan aydınlığa uzanan yolculuğunu simgeler. 🎨
Gökyüzündeki hareket ve enerji, onun içsel fırtınalarının sanatsal bir yansımasıdır.
Bu eseri izlerken, tam da baskının güzelliğe dönüşümünü görmek mümkün.
Her yolculuk, içimizdeki gökyüzüne bir pencere açıyor. Bazen fırtınalar esse de, bazen yıldızlar parlıyor; kendimizi zorladığımız, sınırlarımızı itelediğimiz durumlar hep yeni kazanımlar ve güzelliklerle dönüyor.
Yeni yıldan da yeni heyecanlar, yeni başlangıçlar ve bolca kahkaha bekliyorum! Hayal kırılıklıkları, sinir harpleri de olur elbet. 😅🤷🏼♀️ Hayat bir yolculuk ve her adımda yeni bir şey öğrenmek… İşte bunu seviyorum! Sorgulayan, eğlenen, yolda olan herkese selam olsun! 🎉🍀
Herkese tazelenmiş zihinlerle, sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yıl diliyorum!
2025 hoş gel bakalım, seninle çok işimiz var! ✨
Comments